İslamiyet’ten Önce Kadın ve Erkek İlişkileri Nasıldı?
İslam’dan önce kadın genel olarak olmasa da birçok haklardan mahrumdu. Gerek eğitim gerekse de öğretimde erkeklerden hep gerideydiler. Hatta ticari ve mülkiyet konularında bile yetersizdiler.
Bu durumun aslında beceriksizlikle fevkalade hiçbir ilgisi yoktu ve bir türlü kadınlara verilmesi istenen imtiyazlar tanınmıyordu Sırf bu yüzden kız çocuklarının doğumunu bile öfkeyle ve utançla karşılayan bir toplum söz konusuydu. Her şeye kadınlar rağmen ayrıcalık da istemiyorlardı. Lakin her yerde sessiz emir kulu gibiler idi.
İslamiyet’te Kadın-Erkek İlişkileri Nasıldı?
Alışılagelen anlayış, kadını hep aşağılayan cinstendi. Kimisi şeytan, kimisi farklı ithamlarla yaklaşarak kadını her şeyin dışına itiyorlardı. Genelde hep geleneksel değerlerle olaylara eğilerek dini yargılar çerçevesinde babadan oğula kadın hep geride kalmalı imajı topluma empoze ediliyordu.
Bunlar yetmezmiş gibi kadınları yine erkeklerin yargılaması ise günah, haram tasvirleriyle islami açıdan ele alınarak kadınların da eli kolu bağlanıyordu. İşin daha da kötüsü bu anlayış gelecek nesillere de aktarıldı ve bu günlere kadar gelindi. Not: Evlilik bu dönemde sadece imam nikahı ile yapılıyordu.
Modern İslam’da Kadın-Erkek İlişkileri Nasıldı?
İslamiyetin zamanla modernizme ayak uydurmasıyla kadınların toplumda az da olsa saygınlığı artmıştır. Cumhuriyet döneminde tamamen olmasa da islami teamüllere uygun yönetilen ülkemizde Atatürk’ün verdiği Seçme ve Seçilme hakkı sayesinde kadınlara geniş hareket alanı sağlandı.
Bu her ne kadar islami anlayışla eğitilen toplumu gerse de istikrar bir şekilde sağlandı ve kadın erkek eşitliği topluma yavaştan empoze edildi. Evlilik İmam nikahından ziyade devlet nikahı ile de sağlam temeller üzerine oturtulan bir müessese oldu.
Günümüzdeki İslam’da Kadın-Erkek İlişkileri Nasıldı?
Günümüzde çeşitli yerlerde, üniversitelerde bile boy gösteren kadınlar erkeklerle her konuda yarışır hale geldi. Bu durum her ne kadar Müslümanlarda çağın gereklerini yerine getirme olarak algılanmasa da bu günlere bir şekilde gelindi ama kolay da olmadı. Bu uğurda birçok töre cinayetleri ve yanlış evlilikler sonucunda da ölümler gerçekleşti. Çoğu aile yanlış anlaşılma uğruna kızlarını hiç yoluna feda etti. Bu sancılı süreci atlatmada ise her daim yine kadın kurban edildi.
Hal böyleyken kadın-erkek ilişkileri doğru işleyebilir miydi? 80’li-90’lı yıllarda Basın-Medya’nın etkisi de çok büyüktü bunlarda. Filmler, diziler hep iffet duygusu üzerine yapılıyordu ve toplum dini açıdan yozlaştırılıyordu.
Öyle ki şimdi ki dizilerde bile insan özelliklerinden daha ziyade kadın ya da erkek niteliğini vurguluyorlar genellikle. Bu durum yerini zamanla cinsel konulara bıraktı ve toplum yine kadın üzerinden ahlaksızlaştırılmaya başlandı. Erkek her daim masum gösterilirken kadın hep aşağılandı.
İslamiyet’teki teamüller, Mü’min erkek ve kadınların birbirlerinin sorumlusu olduklarını ve şahıslara iyiliği ve doğruluğu emredip, kötülüklerden men ettikleri açıkça belirtilse de insanlar hep kendi bildiğini okudu.
Bu tabi ki yanlıştı. Olması gereken sadece ama sadece Kuran’da geçen ahlaki değerler içinde olursa mümkündü. Bu da ancak kadın erkek ilişkilerini düzenleyen evlilik unsuru ile sağlanabilirdi.